Hapishanelerdeki direnişi kırmak ve stratejik olarak F Tipi hücreleri devrimci tutsakların rehabilite edilecekleri merkezlere dönüştürmek için, adeta “kaz gelecek yerden tavuk esirgemeyen” faşist devlet, tahliyelerle devrimci parti ve örgütlerin birçok kadrosunu serbest bıraktı. Bunların ezici çoğunluğu yurtdışına çıktı ve mevcut tasfiyeci döneme cevap olacak ciddi bir hazırlık ya da çaba içine girmeden, mülteciliğin uzun yıllara yayılan ölüm sessizliğinde adeta buharlaştı.
Bazıları bir konferans ya da kongre toplayıp, derli toplu bir şekilde kendini, süreci, ülkeyi ve dünyayı doğru tahlil temelinde değerlendirip, günün görevlerine uygun devrimci öncü bir konumlanma sağlamadan, eskiyi aşıp, geçmişi, kendisinin daha zayıf, düşmanın daha güçlü olduğu yeni koşullarda zorlayarak, en amatör eylemlerin altında ezildi. Bağırtı çağırtılar eşliğinde küçüldükçe küçüldüler.
Gelinen yerde, ikinci dönüşüm sürecinin tasfiyeci rüzgârı, birincisine karşı çıkan devrimci parti ve örgütleri de ufaladı, marjinalize etti ve etkisizleştirdi. Takvimsel günlerin altında toplanan nicel bir gücün ötesine geçemediler. Tarihsel varlık nedenlerini, yeni koşulların öne çıkardığı görevlere hazır hale getirecek, bunları üstlenecek güç ve yeterlilik düzeyine çıkaran bir çaba ve konumlanma içinde olmadıkları gibi, bunun üzerinden atladılar.
Bu durumu ifade eden ikinci dönemin parantezi henüz kapanmadan, bir dizi parti ve örgütün “yaşam destek ünitesi” misali “bağlanarak” ömürlerini şimdilik uzattıkları, PKK eksenli HBDH’ye eklemlenerek “beslendikleri” konjonktürde gelinen aşamada kapanmak üzere. PKK’nin feshi ilanıyla başlayan bu üçüncü dönem, hiç kuşkusuz devrimci hareketi daha yıkıcı, daha tahrip edici sonuçlarla karşı karşıya getirdi. Bu bağlamda, bir dizi devrimci parti ve örgüt için yolun sonu göründü.
Soru, her dönem üzerinden atlanılan, ama tarih tarafından da her seferinde dünden bugüne taşınıp hatırlatılan aynı soru: Şimdi ne yapacaksınız?
Bu soruya tarihin devrimci yakasından kimin olumlu cevap verip yoluna devam edeceği, kimin üzerinden atlayarak unutturacağı ya da bir cevapsızlıkla tükenişe devam edeceği, henüz kapanmamış, açık parantez içinde güncelliğini korumaktadır.
Gelelim ikinci tasfiyeci dönüşüm sürecine, 1. Kongre ile göğüs gerip, günün devrimci halk savaşına öncülük, önderlik ve kurmaylık edecek bir niteliği ortaya çıkartan MKP’nin, Cafer ve Aydın yoldaşlar şahsında hedef alınıp vurulan MLM çizgisinin, onlardan sonra tedricen bu tasfiyeci sürece girip eğilip bükülerek, iddiasız parti ve örgütler ligine küme düşmesinin kısa hikâyesine!
17’ler şahsında 1. Kongre çizgisinin düşman tarafından vurulmasından sonra, kırda, şehirde ve esas merkez üssü yurtdışında olmak üzere, söz konusu örgütsel yenilgi, ileride muhtelif ideolojik yıkımsal sonuçlar üzerinden gündemleştirilmedi. Merkezi önderliğin oluşturulması üzerinden, birbirinden ideolojik olarak farklı eksende düşünen birey ve “gruplar” pragmatik temelde birleşti.
Böylece, sürecin salt taktik ihtiyaçlarına palyatif cevap olundu. Esasta uzun erimli stratejik doğrultuyu güvence altına alacak ideolojik bütünsel görevler ve buna temel olacak birlik ertelendi. Böylece, bugünlerin tasfiyeci sonuçlarını tedricen biriktiren bir kuluçka dönemi yaratılmış oldu. İleride tarihin tüm ayrıntılarıyla aydınlatacağı bu dönem, fırsatçı bir kliğin bugünkü “değişmez/değiştirilemez” iktidarına uzanan yolu adım adım açtı. Çömezliğini tasfiyeci “ustalığa” dönüştürdüğü, bunun stajını gördüğü bir süreç olarak işletildi adeta.
Bu klik, 2., 3. ve 4. Kongre süreçleri üzerinden ikinci tasfiyeci dönemin nesnel akıntısına uygun içerden kürek çekerek, kendi sağ tasfiyeci amaçlarına uygun bu iklimin tüm avantajlarından faydalanarak, bugünkü “asrı saadet çağ”ına demir attı. Böylece, kostüm, kravatla, vize ayrıcalıkları, makam, mevki ve ekonomik olanaklarla, konforla tanıştı. Tam da MLM biliminin, “geriye dönüşe, kapitalist yola gidişe öncülük edecek ‘burjuva’ sınıf KP içinde ayrıcalıklarla beslenir. Tepeden çıkar. Karargâhı oraya kurar” dediği duruma uygun, tasfiyeciliğin üzerinde yükseldiği maddi temel oluşmuş oldu.
24 gerillanın teslim olduğu süreci, Y. Kes yoldaşların katledildiği dönemi, uzun yılların toplamından zuhur eden tasfiyeci “tepe”nin “cin” aklıyla kendisine payanda yapıp, dışarıda HBDH üzerinden “silahlı gerilla” kostümü giyip, içerde o kostümle gizlediği yerel yönetimler, parlamento, kooperatif üzerinden kurduğu tezgâhlarla kendine ve hempalarına açtığı “rant” alanına çevirip, geçici olarak “ele geçirdiği” geleneğin “ekmeğini” afiyetle yedi. Yemeye de şimdilik devam ediyor.
Geleneğin bu “ana akslar”ından biri olarak övünen tasfiyeci kanadı, ikinci ana aksın tasfiyecileriyle “flörtleşerek” gününü gün edip, iyi niyetli, geleneğe bağlı birçok insanın aklını geçici olarak karıştırsa da, herkesin bildiği gibi, gerçeklerin bir gün mutlaka gün ışığına çıkmak gibi kötü huyları vardır. Günü geldiğinde tüm iyi niyetli insanlar, bu tasfiyeciliği suçüstü yapan, yargılayan hakikatin gözleriyle bakacaklardır güne ve geçmişe.
Üçüncü dönüşümün, ilk iki döneminin üzerine kat üstüne kat atacak yeni, daha güçlü tasfiyeci bir tufan, PKK’nin “silah bırakma” eşliğinde kendini feshettiği içinde bulunduğumuz bu son süreç eşliğinde açıktan gürleşerek geliyor.
Yıkıcı, sarsıcı etkileri çok daha büyük ölçekli, bu yeni üçüncü tasfiyeci dönem, takati olmayan, havlu atmaya çoktan hazır birçok politik gücü savurup küle çevirecektir. Bu kesin.
Geleneğin içinden uç veren “tasfiyeci ikizler” de bu dönemin tasfiyeci rüzgârıyla düzen içine rota kıran yelkenlerini şişirmek için, ortaya çıkan yeni “fırsat”tan ziyadesiyle yararlanacaklardır. Bundan kimsenin kuşkusu olmasın. Bugün kendi muhaliflerine bu kadar sokak kabadayısı bir edayla parmak sallayıp, burnundan kıl aldırmayan bir küstahlıkla sağa sola saldırma acizlikleri de bunun kanıtıdır.
İzleyip göreceğiz, yakın dönemin içinde PKK’nin feshi sonrasında ortaya çıkan “Nuh Tufanı” sonrasında nereye savrulacaklar. 2. MK artıkları, eski revizyonist ağabeylerinin post-Maoist tövbekâr dualarıyla, kendileri için hangi yeni ikbal kapılarının açılması için el açıp “Amin” diyecekler, göreceğiz.
Sonuç olarak, üçüncü dönemi açan PKK’nin kendisini kapatıp, sömürgeci faşizme “entegre” olmak için teslimiyete davet çıkartan AKP/MHP kumandasına kendisini açık hale getirip yeni rolüne kollarını sıvamasıyla girilen yeni süreç, bir yanıyla yeni ideolojik, politik yıkımları, enkazları, çöküşleri beraberinde getirirken, diğer yandan, tasfiyeciliğe karşı yeni direngen filizlerin boy vereceği bir iklimi de nesnel olarak koşullayacaktır.
Kültürel Devrim’in ürünü olan Kaypakkayacı Komünist MLM’ler, tam da 72’nin her şey bitti denilen en dip noktasından, tarihin burçlarına tırmanma gücü ve iradesini o gün olduğu gibi bugün de bulup, Altın Çağ mücadelesine coşku ve kararlılıkla devam edeceklerdir.
Tasfiyeci üç dönemin dersleri eşliğinde “sağcılığın marjinal sekterliği”ni bir iflasın siren sesleri olarak duyuyor, özüne yabancı “devler”i yeni “cüce” haliyle baş başa bırakıyoruz.
Tarih onların belasını çoktan vermiş durumda. Biz, çağrılı olduğumuz devrimci savaşın mütevazı görevlerini yerine getirmenin ciddi ve sorumlu mesaisinde kolektif yoldaşlık inşasına devam edeceğiz; “SONUNA KADAR DEVRİM! ZAFERE KADAR SAVAŞ!” şiarıyla…
Erdoğan SİRTİKAN