Sınıflar arası mücadele süreçlerinde, karşıtına dönüşme veya ona benzeme, kirli yöntemlere başvurma ve ideolojik çürüme, mücadelenin doğasında var olan olumsuz gelişmelerdendir. Tasfiyeci dalganın en üstten en alta kadar çeşitli biçimlerde yansıdığı bu tarihsel evrede yaşanan gelişmeler karşısında, bilimsel sosyalizmin sınanmış ilkelerine bağlı kalarak tutum almak günün gereklilikleri arasındadır.
Genel olarak devrimci hareketin, özelde ise ülkemizdeki komünist çizginin temsilcisi olan Kaypakkaya geleneğinin yaşadığı ideolojik buhran, önderlik sorunu ve tasfiyeci dalganın giderek daha yakıcı hale gelen etkileri karşısında sessiz kalmak veya bunları görmezden gelmek, devrimci-sosyalist mücadelenin basın cephesinde yer alan bizler için elbette mümkün değildir.
İşçi sınıfı başta olmak üzere tüm ezilen ve sömürülenlerin ortak kurtuluş programı olan sosyalist devrim için, burjuva ve küçük burjuva lekelerden arınmış bir komünist partisine ihtiyaç vardır. Böyle bir partinin gelişimini engelleyen, onun hızını kesen veya yürüyüşüne ket vuran tüm ideolojik-politik kirliliğe karşı amansız bir mücadele yürütmek; çürüyen ve çürüten anlayışlara, bu anlayışları bilinçli ya da bilinçsizce savunan kişi ve örgütlere karşı ortak bir tutum geliştirmek, tarihsel bir sorumluluktur.
Bu bağlamda, Maoist Komünist Partisi Merkez Komitesi Siyasi Bürosu’nun kamuoyuna yaptığı açıklamayı olduğu gibi paylaşıyoruz.
DEVRİMCİ KAMUOYUNA, SORUMLULUK ÜSTLENEN/ÜSTLENMESİ GEREKEN TÜM DEVRİMCİ PARTİ VE ÖRGÜTLERE, KAYPAKKAYA GELENEĞİNE EMEK VERMİŞ/VERMEKTE OLAN HER YAŞTAN TÜM YOLDAŞLARA!
Uzun zamandır tarihsel izleğinden çıktığı halde, tüm tasfiyeci hareketlerin bilinen ortak “maharet”ine sarılan bir tutumla, partimiz MKP’nin ismini kullanarak, geleneğimizin en diri yanlarına ait ne varsa tek tek budamış, reformizme yelken açmış “yeni Abbas yolcusu” revizyonist bir “Siyasi Büro”, adeta Perinçekgiller’in Aydınlıkçı “çamur at izi kalsın” benzer yöntemiyle 15 Haziran tarihli hilkat garibesi bir açıklama yaptı.
“MKP’den ‘Yoldaşlarımıza, devrimci örgütlere ve devrimci demokratik kamuoyuna!’ başlıklı, ‘Partimize, tek tek yoldaşlarımıza, devrim saflarındaki politik aktivistlere dönük adi saldırılarına meşru müdafaa ve demokratik hakkımızı kullanma temelinde sessiz kalmayacak, gerekli yanıtı vereceğiz!…’ şeklinde bir girizgâhla yapılan söz konusu açıklama, Türkiye Devrimci Hareketi’nin ileride yeni kuşakların ideolojik donanımlarını sağlamak için düzenleyecekleri eğitim çalışmalarında mutlaka yer alacaktır. Bundan zerre kadar kuşkumuz yoktur.
Çünkü apolitik, sığ, hiçbir ideolojik kaygı taşımayan, kendisi “küçük” kibiri büyük “burjuva” özellikleri tanımak için iyi bir eğitim “metnidir”, adında “siyasi” geçen “büro”nun yayınladığı bu apolitik metin.
Yeni devrimci kuşakların uzak durmaları, tenezzül etmemeleri gereken ne kadar küçük burjuva olumsuz özellik varsa, bu metinde parıldamaktadır. Pedagoji, ideoloji, politik-psikoloji, etik ve kültürel açıdan, tam da Mao yoldaşın “kötü öğretmenlerimizden de öğrenmeliyiz” uyarısı temelinde incelenmeye değer olduğu gibi, dil formundan paranoyak kurguya, “büyük dağları ben yarattım” diyen aşağılık kompleksinin tersten dışa vurumu olan üstenci klik özelliklerinden, tasfiyeci rüzgârlara kapılmış devrimci bir aklın süreç içinde kendini nasıl kaybedip özüne, varlık gerekçesine yabancılaştığına kadar, geniş bir skalada, bütünlüklü bir eğitim çalışması “materyali” olarak, SB eliyle farkında olunmadan en yeni sürümüyle sunulmuştur adı geçen açıklama.
Ama daha baştan şunu ifade edelim ki; ülke ve dünya gündeminde bu kadar ağır güncel politik gelişmelerin biriktiği bir anda, sorumlu her devrimci parti ve örgütün tarihsel görevlerine sahip çıkmaya çağrılı olduğu böylesi hassas bir süreçte, “MKP” adına “Siyasi Büro” imzası atarak bu tarz seviyesiz, lümpen, ilkel intikam duygularıyla küçük burjuva gurur kırması evlere şenlik bir dille yazılmış, iftiralar serisi söz konusu açıklamayla ilgili devrimci kamuoyunu meşgul ettiğimiz için özür dileriz.
Kamuoyuna yaptığımız/yapmak zorunda bırakıldığımız 8 Nisan 2025 tarihli açıklamada tanımladığımız, hadsiz iftira, damgalama ve teşhirle meşgul, bütün yeteneği bundan ibaret olan vasat, kalitesiz bir “kişiliğin” bu icraatlarını gerçekleştirirken “kendilerinin bilgisi dâhilinde olup olmadığını” taraflarına yazılı bir mektupla (ekte paylaştığımız, Şubat 2025 tarihli mektup) sorduğumuz kendisine “Maoist’im” diyen bir Parti, buna cevap verme gereği duymayan bir kibirle, üstelik bir SB imzasıyla, “en iyi savunma saldırıdır” taktiğini kurnazca olmadık bir yer ve zamanda kullanarak, partimize ve Avrupa Komitemize karşı küstahça bir “teşhir”, “tecrit” ve “parmak sallama” cüretine gitmiştir.
Böylece itibar suikastçısı, kendisi için tehlike gördüğü muhaliflerine karşı kirli dilini kullandığı aparatı, bu “zat”ı can havli bir telaşla sahiplenip, onun tüm suçlarının bilgisi dâhilinde olduğunu utanmaz bir aymazlıkla açığa vurmuştur. Dahası, korku ve suçlu olmanın tetiklediği paranoyak kurgularla, bizleri dolaylı da olsa “Vatan Emniyeti”ne bağlayan gözü dönmüş bir saldırganlıkla, Avrupa Komitemiz şahsında partimize ideolojik yabancılığını, bir üst seviyeye, politik düşmanlığa sıçratıp hedef göstermiştir.
Tam bu bağlamda ve bu anda tarihe çok önemli bir dipnot düşmek isteriz! Devrimci kamuoyunun zamanı gelince altını kalın çizgilerle çizdiğimiz bu notu unutmayıp hatırlamasını önemle talep ediyoruz.
Kimin, kimlerin aklının, iradesinin “Vatan” denilen faşist devlet dehlizlerinden manipüle edilip, “pençeleri”, “tırnakları” sökülüp tadımlık reformist politik “haşlama” kıvamına getirildiğine/getirilmiş olduğuna en son çözümlemede tarih hükmedecektir(!)
Bekleyin ve görün!
Bizler açısından her bir satırı provokasyon çığırtkanlığı yapan bu açıklamanın kendisi hükümsüzdür. İçerik olarak ciddiye aldığımız bir yerde durmamaktadır. Ne ki, mütemadiyen defaatle kendini tekrar eden bu sokak kabadayısı, lümpen apolitik “SB” gelinen yerde oldukça şımarık, pervasız ve küstahça bir tarzı, dün kendileriyle yürüyen, bugün yollarını ayırıp mücadeleye kendi adımlarıyla devam eden her bir bireye, gruba, çevre ve partiye reva görüp, yükselen bir eğride her biri diğerini aratan saldırılarını sürdürmektedir. Ciddiye aldığımız durum ise, mezarlıktan geçen insanların korkularını bastırmak için ıslık çalması gibi, “sarhoş naraları” atmaktadırlar.
Kendi kendilerini teşhir eden bu tarzlarına, had bildirme cüreti gösteren küstahlıklarına, esas işlerini bırakıp kendilerine başrol verdikleri, paranoyak kurgularında yazılmış senaryolarıyla icra ettikleri “Kara Murat” tarzı son prodüksiyonları tehditkar açıklamalarına boyun eğmeyeceğimizi, herkesten önce kendileri çok iyi bilir. Bunu bildikleri halde “Avrupa Komitemize” dair verdikleri hükmün infazını taraftarlarına bırakıp, “evinize almayın” çağrısı yaparak kendilerini “taç”a atmalarıyla bu tespitimizi teyit etmiş de oluyorlar.
Buyurun, elinizde somut kanıtlar varsa, kamuoyuyla paylaşın, görevinizi sırça köşklerinizden çıkıp üstlenin, taraftarlarınızın kapısından aman dileyen acizliğe düşmeyin.
Var mısınız?
Devrimciler, özellikle Kaypakkayacılar dost, düşman ayrımını net yapar, karıştırmaz. Karıştıran akıl, tasfiyecilik ekseninde ideolojik “ihanet”in felç ettiği revizyonist, reformist akıldır. Varoluşsal ideolojik-politik kodlarına bağlı Kaypakkayacı bir önderlik, halk içindeki dostlarına eleştirinin “silahlarını” doğrultur. Düşmanı net tespit eder. Ona da silahların “eleştirisi” ile cevap verir. Tüm sorumluluk merkezin, merkezi önderliğindir. Ama kastlaşmış, ilkelere ve değerlere yabancılaşmış bir bürokratik “öndercik”, konforunu bozmaz, görevi taraftarların ev kapılarına havale eder: “Evinize almayın” diyerek!
Ama o tasfiyeci cin akılları ne kadar şeytanlığa çalışırsa çalışsın, içlerinde uzun yıllar birlikte aynı saflarda yoldaşça mücadele yürüttüğümüz, hâlâ Kaypakkayacı güzergâhta yoldaş görmeye devam ettiğimiz kendi taraftar toplamıyla asla bizi karşı karşıya getiremeyecekler. Her bir dönemin tasfiyeci döküntülerinden kendi “başlar”ına yamadıkları, aşağıdan emek vermeden paraşütle tepelere indirdikleri yeni klikdaşlarıyla düzen içine yelken açmakta elbette özgürdürler. Canları cehenneme! Ama ortak parti kök bilincimizin Maoist temeli üzerinde uzun yılların emeğine dayalı inşa edilmiş tarihsel yoldaşlığımızı dinamitleyemezler.
Tepedeki toplama “döküntüler” dışında kalan yoldaşlarımız, şu an iyi niyetli yaklaşımlarından dolayı tasfiyeci “SB” kliğinin gerçek yüzünü henüz görüp net tavır alamasalar da, geleneğin ciğerlerinde birikmiş “tasfiyeci balgamı”, Kaypakkayacı Maoist solukla “öksürüp” söküp attıkları gün mutlaka onlarla birleşeceğiz. Görkemli parti tarihimizin önünde yürüyen, örgütlü, örgütsüz hiçbir yoldaşımızın bundan asla kuşkusu olmasın.
Dolayısıyla, sözümüz tepedeki bir avuç revizyonist tasfiyeci SB’ye ve onun ayrıcalıklı, küçük rüşvetlerle sus pus olan astlarına, kraldan çok kralcı geçinen hempalarınadır.
Düşmana göstermedikleri öfkeyi; revizyonist, sosyal şoven TKP gibi politik öznelere olmayan hırçınlığı, kendilerine itiraz eden insanlara ve Kaypakkayacı güzergâhta ısrar edenlere göstermeleri düşündürücüdür.
Uzun zamandır ideolojik niteliğinden dolayı revizyonist, tasfiyeci addettiğimiz bu sefil “Siyasi” Büro, Kaypakkaya geleneğinde diri ne varsa reformist, düzen içi bir siyasetin asit banyosunda eritip yok ettiği tasfiyeci yüzüyle hesaplaşmak, bunun için çaba gösterip, mütevazi özeleştirel bir tutumu esas almak yerine, aksine kendi ideolojik çürümüşlüğünde ısrar edeceğini ilan ederek, bu cevap hakkımıza davetiye çıkarmıştır.
Ne var ki biz, onların Aydınlıkçılar’dan ödünç aldığı, açıklamalarının tepesinden tırnağına kadar akan kendilerine has bu kirli yöntemle, kimin kaç kişi olduğunun, ülke ile Avrupa, legal yayın organlarıyla, “yasadışı” bir organın üzerine fal bakıp, sokaktaki geri insanlara has dedikodu, teşhir ve damgalama gibi, parti tarihimizin her seferinde ideolojik mücadele ile kendini arındırdığı kokuşmuş yöntem ve tarza tenezzül etmeyeceğiz.
Bu bizim işimiz olamaz.
Onlar, bizlerin yapacağı işi, bizden daha iyi kendileri adına, hem de merkezi bir organ olan “Siyasi Büro” adına yapmış bulunuyorlar. İşlerini güçlerini bırakmış, bizim kendilerine özel olarak ilettiğimiz mektuba cevap verme yerine, ortalığı ayağa kaldıran felaket tellallığına soyundular. Devrimci olmayan “yozlaşmış bir kişiliğin” suçlarını üstlenip denetim altına alma, bunun sorumluluğunu üstlenme yerine, saçmalardan seçmeler yaparak, yakın dönemin ünlü “Cemaatçi” taktikleriyle lümpen bir bildiriyle “ortaya karışık” bir örgüt uydurup, bizi de oraya yapıştırarak, ev sahibini bastıran yavuz hırsız oldular.
Utansınlar demek gerekir ama, devrimci etikten son kırıntısına kadar uzaklaşmış bu apolitik “Siyasi Büro” arsızdır, utanmazdır!
Utansaydı, 17’ler’in katledilmesine dair üstünkörü bir açıklamanın üzerine yan gelip yatmaz, katliamı tüm boyutlarıyla ele alıp, hiçbir noktasını karanlıkta bırakmayan bir araştırmaya, bugün sağa sola damgalamaya ayırdığı zamandan daha çok zaman ayırıp mesai yapardı. Kırda, şehirde silahlı mücadeleyi nasıl tasfiye ettiğini, tasfiye öncesi bu mevzilerde parti tutumunu temsil eden yoldaşların nasıl engellendiğini, bir kısmının ölümsüzleşirken, bir kısmının tutsak alındığına kafa yorar, bunun nedenlerini sorgulayıp ucunun nerelere uzandığına kafa yorup, “Hacker gruplarıyla Vatan Emniyetiyle sabahlara kadar klavye çalıştırdığı” komedisini ciddi bir edayla yaptıkları bu absürt açıklamayla kamuoyuna sunmazlardı.
Bunun yerine yerel yönetimler sürecinin sorumluluğunu üstlenirdi. Revizyonist, sosyal şovenler ile Kadıköy sokaklarında bildiri dağıtan ellerinin kirini, ideolojik “abdest”le temizlerdi. Utansalardı burjuva parlamentosunda 3 kere, en ufak bir itiraz göstermeden tek solukta okunan “yemin” metnini mideleri kaldırmaz kusar, öz eleştiri verirdi. Utansaydı kendi içinde ve dışında iki çizgi mücadelesi zemininde kendisine yöneltilen eleştirilere karşı kronik üç maymunu oynamaz, doğru olanı yapar, damgalama, teşhir, dedikodu cihadına gitmez, doğru yanlış arasındaki mücadelenin, yoldaşlar, devrimciler, halk içi çelişkilerin ele alınıp çözümüne dair partimizin bağlılığından onur duyduğu Kaypakkayacı yığınakta doğru ideolojik tutumda ısrar ederdi.
Ne var ki “öküzün altında buzağı arama” toyluğunu tarihsel derslerden süzülen tecrübelerin ışığıyla çoktan geride bırakmış bulunuyoruz.
Bütün varlık gerekçesi tarihsel fırsatların kendilerine sunduğu konformist, itibarsız küçük burjuva mevki ve makamları korumak olan bu bencil Siyasi Büro’dan utanma, bu bağlamda bir öz eleştiri beklemiyoruz.
Kendilerine yazdığımız, 12 Şubat 2025’te ellerine geçen, ekte yayınlayacağımız mektuba hiçbir cevap vermeyerek, bizi kamuoyuna açıklama yapmak zorunda bırakan “pusucu” niyetlerini de deşifre etmiş oldular.
Yayınladığımız açıklamada “Maoist Birlik” adlı hesabın yöntemini sorunlu bulduğumuzu özel olarak belirtmemize rağmen, bilinçli bir manipülasyonla Avrupa Komitemizi burayla, hatta Vatan emniyetle ilişkilendirerek, teşhir ve tecrit çağrısı yapıyorlar. Maoist Birlik adındaki facebook sayfasının yönteminin sorunlu ve devrimci olmadığı açık. Düşmanın saldırı konsepti dahilinde olabileceği gibi adı geçen “Siyasi Büro’nun” mağdur ettiği, yalan ve hilelerle saf dışı ettiği kişi ve kişilerden de oluşuyor olabilir. Devrimci kültür ortamının yok edildiği, devrimci amaç ve ilkelere yabancılaşılan bir çevre içinde biriken irinin dönüşeceği sonuçlar oldukça ağır ve şaşırtıcı olabilir. Asıl düşündürücü olan ise şudur: bir yıldan fazladır bu “siyasi büro” kendi açıklamalarında da belirttikleri bilgileri kendi örgüt tabanlarıyla paylaşmalarına rağmen bugüne değin kamuoyuna açıklayarak teşhir etmemişlerdir. Bununla birlikte bu facebook hesabını, hiçbir somut kanıt ileri sürmeden bizimle ilişkilendirerek dedikodu ve iftira faaliyetlerini köpürtmüştür. Ardından bizim zorunlu olarak kamuoyuyla paylaştığımız yazımıza cevaben bu iddialarını yüksek sesle dile getirmişlerdir. Kendilerince bir taşla birkaç kuş vurma hesabındalar. Oysa attıkları o taşın, kendi tasfiyeci başlarında paralandığını hesap edemeyecek kadar da düşük bir çapta olduklarının farkında bile değiller. Okuyunca herkesin kendinden şüphe ettiği bu bolca fiilin bulunduğu ama öznenin olmadığı metin, herkes tarafından eleştirilmektedir. Sözgelimi yazılan kitaplardan, yapılan tartışmalara kadar vakit kaybetmeden “doğrucu Davut” kesilen ve her önüne gelene parmak sallayan bu sahte kabadayılar, nedense adı geçen bu sayfadan yapılan ölüm tehditlerine ve teşhirlere karşın yıllarca susmuş, tek satır yazıp kamuoyuna bilgi vermemiştir. Kamuoyuna bilgi vermek için bizi beklemişler meğer. Bilgi dediysek yanlış anlaşılmasın, dünyanın en iyi şifre çözen uzmanını getirsek bu açıklamadan sonra mesleğine küser. Buradaki esas hedefin, çıkan yada ileride çıkma potansiyeli taşıyan kendi iç muhalefetin olduğu açıktır. Şimdiden muhalefete neler yapabileceklerini, dışarıdaki muhalefete uyguladıkları iftira, dedikodu ve yalan tarifesi ile uygulamalı bir şekilde anlatmaktalar. Lakin cin şişeden çıktı artık. Onlarca yıl uygulanan tasfiyeci politikaların getirdiği yer oldukça açık ve berraktır. Giderek bu kliğin suçları açığa çıkmakta, mızrak çuvala sığmamaktadır. Bu klik ile partinin bir ve aynı şey olmadığı, tersine partiye en büyük darbenin buradan verildiği anlaşılmaktadır.
Devrimciler ciddi olur. Kendine MLM’yim diyen kurumlarsa her bir kelimenin, her bir eylemin ideolojik ölçütleri üzerinden ağırlığını taşır. Dost ve düşman ayrımı yapar. Kendinden “küçük” gördüğü kurumlara üstenci yaklaşıp bağlı olduğunu iddia ettiği ilkeleri ayaklar altına almaz. Son tahlilde doğru yanlış arasındaki mücadeleye dayanan iki çizgi mücadelesi eksenli, devrim davasını ve devrimi birlikte örgütleyeceği en genelinden en özeline ittifak güçlerini ilerletip geliştirmeyi esas alan bir perspektifte ısrar eder. Kendini kaybedip, sınıf ve ilke dışı yaklaşımlara asla düşmez. Hatayı büyütmeyi değil çözmeyi esas alır.
Adında “Siyasi” olan “Büro” ne yapıyor? Hiçbir somut kanıt, belge vs. sunmadan, bunun üzerinden atlayarak, yargısız infaza gidip hüküm veriyor. Avrupa Komitemiz başta olmak üzere bir bütün kurumlarımızı “kontra” ilan edip, işin içinden çıkıyor.
Ama çıkamaz!
Çağrımız, davetimiz ve talebimizdir:
Tasfiyeci/iftiracı SB’yi, bizlerle ilgili ortaya attığı iddiaları devrimci kurumlar ve Kaypakkayacı kitle önünde açık şeffaf platformlarda somut, belgeleriyle kanıtlamaya davet ediyoruz. Bunun için başta her kuşaktan gelenek kitlesi olmak üzere, kendini sorumlu gören her devrimci kurum ve birey inisiyatif almalı, iftiralar, manipülasyon ve demagojilerle gizlenen hakikat arayışına girmelidir. Devrimci kurumlarla yapılan manipülatif görüşmelerden sonra, içine girilen sessiz tutumun aşılıp, sorunun devrimci normlarla çözülmesi için de yerine getirilmesi gereken işleyiş bunu gerekli kılar. Tasfiyeci heyetin “bunları tanımayın” şeklindeki yozlaşmış, burjuva diplomatik hokkabazlığına verilecek devrimci yanıtta bu çağrımıza cevap olunup, 15 Haziran tarihli açıklama sahiplerini iftiralarını değil, iddialarını somut olarak kanıtlamaya davet etmeleridir. Çıkacak sonuç kabulümüzdür. İddia sahipleri iddialarını kanıtlayamazlarsa onları yeni “Aydınlık” artıkları olarak teşhir etmekse sol duyulu tüm çevrelerin boyun borcudır.
Hodri Meydan!
Maoist Komünist Partisi
Merkez Komite Siyasi Büro
15 Temmuz 2025
12 Şubat 2025 tarihinde tarafımızdan muhataplarına elden teslim edilen mektubumuz aşağıdadır. Ayrıca bu mektupla birlikte gelenek taraftarı olan bir arkadaşımızın, başka bir konuyla alakalı olarak yaptığı suç duyurusu konulu mektupta rica etmesi üzerine ilgili muhataplara iletilmiştir.
ZORUNLU BİLGİLENDİRME
Son bir kaç yıl içinde, çeşitli nedenlerle sizlerin faaliyetçisi olan kişi ve kişilerle sorunlar yaşadık. Bunları kendi siyasal terbiyemize uygun bir çerçevede yazılı olarak tarafınıza defaatle ilettik.
Bu yazıların birer nüshası arşivimizde bulunmaktadır. Bunların hiçbirine cevap verilmedi. Yaklaşımımızı belirleyen diyalog ve çözüm önerimiz muhatapsız kaldı. Bununla da yetinilmeyip, “kurum olarak” görmüyoruz şeklindeki açıklamalarla bir kara propaganda eşliğinde bugüne kadar sürdürüldü. Bizlerin, kurum olarak görülüp görülmeyeceğine dair herhangi bir tastik/noter makamı olmadığınız gibi, ülkede açık alan kurumunuzun yakın zaman önce yaptığı çalıştaya, açık alan kurumumuza resmi davet yazısı gönderme tutarsızlığı içine de düştünüz. (Bu davetiye yazısı arşivimizde bulunmaktadır.)
Söz konusu çalıştaya resmi davet yazısı, kendisinin ideolojik ve politik konumunu net olarak deklare eden bir kuruma, yani yoldaşlarımıza yapılıyor.
Yurt dışında ise bu kolektifin bir parçası olan bizleri kurum olarak görmeyişiniz, örgütsel açıdan sizin ciddiyetsizliğinizi, dahası kurumsal bir bütünlük içinde hareket etme kabiliyetinde olmadığınızı gösterdiği gibi ideolojik/politik açıdan da bildik pragmatist, oportünist gerçekliğinizi yansıtmaktadır.
Bu elbette sizin sorununuz. Özel olarak ilgi alanımızda bulunmuyor.
Zira bu bilgilendirme yazısının konusu da bu değildir. Bunu hatırlatarak asıl konuya geçiyoruz.
Örgütlü olarak sahiplendiğiniz, arkasında durduğunuz “Koçero” adlı yoldaşınız, daha önce muhatapsız yazılarımızda da ifade edildiği üzere, sistematik olarak kimi yoldaşlarımıza “ajan”, “işbirlikçi” damgası vurmakta, itibar tetikçiliğini istikrarlı bir şekilde dün olduğu gibi bugünde sürdürmektedir. (2022’de de bu konuyu ifade eden bir yazımız da tarafınıza iletilmiş, görmezden gelinerek yukarıda belirttiğimiz gibi muhatapsız kalmıştır. Bu yazıda arşivimizde bulunmaktadır.)
Gelinen aşamada yani 3 yıl sonra, en son geçmişte geleneğimiz saflarında yer almış, biri ideolojik/politik, örgütsel olarak yoldaşlığını bizlerle bugün de sürdüren, iki birey arasında yaşanan sorunun çözümü için aldığımız inisiyatif çerçevesinde görüştüğümüz bu insanlarla da aynı “Koçero” denilen zat, benzer ve tekrar tarzda kara propaganda yaparak, bu konuda iflah olmaz bir efor harcamaya devam ettiğini, edeceğini göstermiş bulunuyor.
Dolayısıyla sözü daha fazla uzatmadan, son bir kez daha net bir şekilde altını çizerek ifade ediyor ve size cevaplamanız için bir ay bekleyeceğimizi önemle hatırlatıyoruz. Öncesi süreçte olduğu gibi, küçük burjuva kibir, üstenci bir yaklaşımla muhatap almayan ve cevap vermeyen bir ciddiyetsizlikle davranmaya devam ederseniz, “Koçero” denilen itibar suikastçısı, zerre kadar devrimcilikten nasibini almamış bu zatı, devrimci kamuoyu önünde teşhir edeceğimizi, sizinde bu kişiyi kollayan, konuşturan, sahiplenen dejenere tarzınızı ziyadesiyle deşifre edeceğimizi dikkatinize son kez sunuyoruz.
1) “Koçero” denilen haysiyet ve onur celladı zat, yoldaşlarımız hakkında mesnetsizce “ajan”, “işbirlikçi” suçlamasını hangi somut delil ve bilgilere dayanarak ve hangi hakla ve hangi amaçla yapıyor? Bu gücü kimden, kimlerden nasıl alıyor? Bunu yapmayı kendine görev sayan biri, bilginiz dahilinde bu icraatını pervasızca yapmaya daha ne kadar devam edecek? Bizim politik olgunluğumuzun son sınırını ihlal ettiği durumda ortaya çıkacak gelişme ve sonuçların sorumlusu biz mi olacağız, yoksa 3 maymunu oynayan siz mi olacaksınız?
2) Bu kişi bu karşı-devrimci kara propagandayı uzun zamandır sistematik olarak sürdürmekte, canlı tanıklarıyla bunu doğrulama imkanına sahip bulunmaktayız. Bu durumda bu kişiye gerekli uyarı ve cezayı vermek gibi bir sorumluluğunuzun olduğunu biliyor ve gereğini yapacağınızın sözünü veriyor musunuz? Yoksa bu sorunu bugüne kadar ki Maoist sabır, metanet ve olgunlukla tarafınıza yazılı ifade ettiğimiz, sizlerin cevapsız bıraktığı ilgili metinleri kamuoyuyla paylaşıp gereğini yapmamız için onay vermiş olacağınızın farkında mısınız?
Bu son uyarı mahiyetinde bir çağrıdır. Aksi taktirde adına “Koçero” denilen bu provokatör, yalancı, iftiracı, yıkıcı ve dağıtıcı unsuru ve sizin onu kollayan, tutan, kullanan tavrınızı gönül rahatlığıyla kamuoyuna açıktan teşhir bildirimizle paylaşacağız. Bilginize.