6 Mayıs 1972… Üç Darağacı…

Şairin dediği gibi, “Karşıyaka’nın üç gülü”ydü onlar… Deniz, Hüseyin ve Yusuf. Üç kızıl gül… Bir geleneğin adı oldular. Yalnızca nasıl yaşanacağını, ne için yaşanacağını değil, nasıl ölüneceğini de öğrettiler bize.

Onlar, bir ülkenin karanlığa gömüldüğü günlerde, en dipsiz zindanlardan yükselen bir çığlıktı. Bir darağacının gölgesi, bir celladın tereddütlü bakışı, bir idam fermanının soğuk mürekkebi… Hiçbiri onların yürüyüşünü durduramadı. Çünkü onlar, yalnızca bedenleriyle değil, fikirleriyle, inançlarıyla ve duruşlarıyla da bir direnişin simgesiydiler.

Deniz, o gencecik yaşında, “Ben bir devrimciyim, devrimcilik bir suç değildir!” diye haykırdığında, yalnızca kendisi için değil, bir neslin öfkesi için konuşuyordu. Hüseyin, mahkûmlara “Korkmayın!” dediğinde, yalnızca o an orada bulunanlara değil, geleceğe bir mesaj bırakıyordu. Yusuf, son bakışlarında bile dimdik durarak, bir halkın onurunu temsil ediyordu.

Üçü de sehpaya çıkarken, bütün soytarılar korkunç bir umutla baktılar onlara. Bir an olsun tereddüt etsinler, bir anlık korku gözlerinde okunsun diye beklediler. Belki o zaman, bu idamlar bir zafer olarak anılacaktı. Belki o zaman, bu gençlerin yüreklerindeki ateş sönecek, bir milletin umudu kırılacaktı.

Deniz, son sözlerini söylerken bile dimdikti. Hüseyin, idam sehpasına çıkarken bile gülümsüyordu. Yusuf, son nefesini verirken bile inancından bir adım geri atmadı. İşte o an, tarihin sayfalarına kazındı. Karşılarında gördükleri o sarsılmaz duruş, on yıllar boyunca sürecek bir mücadelenin ilk kıvılcımı oldu.

Onlar öldüler, ama yenilmediler. Çünkü bir düşünce asla öldürülemez. Bir inanç, bir ülkü, bir direniş ruhu, hiçbir celladın ipiyle boğulamaz.

Her 6 Mayıs’ta, her darağacında, her direnişte yeniden doğdular. Çünkü onlar, yalnızca üç genç değil, bir halkın onuruydu. Ve o onur, hiçbir zulmün susturamayacağı kadar büyüktü.

Bugün, onların bıraktığı miras, hâlâ yaşıyor. Her direnişte, her adaletsizliğe karşı duruşta, her “Yaşasın devrim ve sosyalizm!” haykırışında, Denizler, Hüseyinler, Yusuflar yeniden aramızdalar.

Çünkü gerçek devrimciler ölmez, onlar halkın yüreğinde yaşar.

Şiyar Mercan

Önceki İçerikÇürüyen Düzen ve Filizlenen Direniş: Örgütlü Yaşam, Özgür Yarınlar